Osmanlıdan İkibinli Yıllara Türkiyenin Ekonomik Tarihi - Mehmet Dikkaya, Adem Üzümcü, Deniz Özyakışır

Fiyat:
18,43 TL
İndirimli Fiyat (%5) :
17,51 TL
Kazancınız 0,92 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiğinde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler

  Osmanlıdan İkibinli Yıllara Türkiyenin Ekonomik Tarihi
Tarihsel Ve Sektörel Analiz



Editörler:
M. DİKKAYA ? A. ÜZÜMCÜ ? D. ÖZYAKIŞIR
 
YAZARLAR
Prof.Dr.Mehmet ALTAN ? Prof.Dr. Erinç YELDAN ? Doç.Dr. Mehmet DİKKAYA ? Doç.Dr. Erşan SEVER ? Doç.Dr. Adem ÇAYLAK ? Doç. Dr. Salih ÖZTÜRK ? Doç.Dr. Adem ÜZÜMCÜ ? Doç. Dr. Gürol ÖZCÜRE ? Doç. Dr. Şükrü NİŞANCI? Yrd.Doç.Dr. Adnan ERDAL ? Yrd.Doç. Dr. Ali BORA ? Yrd.Doç.Dr. Sara ONUR ? Yrd.Doç. Dr. M. Behzat EKİNCİ ? Yrd.Doç. Dr.Sinan SARISOY ? Yrd.Doç.Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR ?  Yrd.Doç.Dr. Dilek ÇETİN ? Öğr.Gör. Önder DİLEK ? Arş.Gör. Fatma Pınar EŞSİZ ? Arş.Gör.Mehmet Gökhan ÖZDEMİR

 
ÖNSÖZ
 
Mehmet ALTAN
  
 Genç akademisyen arkadaşlarımızın öncülüğü ve katkılarıyla  pişirile pişirile süreç  içinde   iyice olgunlaştırılan, “Türkiye’nin Ekonomik Tarihi: Osmanlı’dan İkibinli Yıllara” adlı çalışma  iki temel bölümden oluşuyor…
 
İlk kısım, Türkiye’nin  ekonomik yapısını tarihsel bir perspektiften  incelerken, ikinci kısım sektörel analizleri ele almakta…
 
Ancak, Türkiye’nin bugünkü resminin  DNA’ları dünkü geçmişinde gizlidir…
 
Örneğin, Osmanlı Toprak Düzeni ile Feodalite arasındaki farklar iyi tetkik edilerek günümüze taşınır ise, çağ ile aramızdaki açığın nedenleri daha  da somutlaşır…
 
Osmanlı  İmparatorluğu mali bir imparatorluktu….
 
Üretimden ziyade maliyesi dara düştüğünde yeni vergi alanları peşine düşmesi temel karakteristiğiydi…
 
Bir anlamda Bizans İmparatorluğu’ndan devralınan bu temel özellik, bizi sermaye birikiminden, sanayi devriminden, zamana  ve zemine uygun olarak sürekli kendini dönüştüren üretim toplumu olmaktan uzaklaştırdı.
 
Bu tarihsel zaaf nedeniyle dün de, bugün de tasarruf oranları ekonominin amansız derdi oldu, ihtiyacımız olan  zenginliği de, zenginliği sürekli kılacak bir dinamizmi taşıyacak öncü bir sınıfı da doğuramadık…
 
21. Yüzyılda da hala ürettiği ile tükettiği arasındaki dengeyi kendi lehine bozamayan ve  cari açık derdinden mustarip bir Türkiye, bu  geçmişin bize mirasıdır.
 
Türkiye’nin Ekonomik Tarihi’ni irdelerken bir yandan da çağın değiştiğini göz ardı etmemek gerekiyor.
Sanayi dönemi geride kalırken, sanayi sonrası dönem hükmünü icra etmekte…

Klasik üretim faktörlerinin  yerini,  adeta   beyinsel yaratıcılığın aldığı, inovasyonun tüm diğerlerinden daha fazla  zenginlik yarattığı yeni bir dönem…
 
Bu yeni dönem, iktisadın kuralları da dahil her şeyi yenileştiriyor, hatta yeniden inşa ediyor…
 
Hayatı bilgi çağının kuralları, zihniyeti açısından yorumlamak bir gereklilik haline geliyor.
 
Türkiye, kadim zaaflarından bu yeni dönemde nasıl kurtulabilir ya da kurtulabilir mi?
 
En  büyük ithalat kalemimizin hurda demir ithalatı olduğu, tek kuruşluk çip üretemeyen bir toplum olmaktan kurtulup, Silicon Walley anlayışına denk bir biligi, teknoloji ve bilim üretme imkanımız var mı ?
 
Galiba  bu tarihsel sarmaldan çıkabilmenin yöntemi, küreselleşme dinamiklerini iyi okuyup değerlendirmekten geçiyor.
 
 
Türkiye,  çağın gerçeği olan küreselleşmeyi kendine tek muhatap alıp, geleceğini onun  üzerinden tasarlayabilir ise, yeni bir sıçrama imkanı da sağlayabilir.
 
Genç arkadaşlarımızın bu anlamlı   çalışmalarını yeni çağ vizyonundan okumak  ve dünü bilerek yarını yaratma amacıyla  değerlendirmek için bir vesile sayabiliriz.
 
Başta  editörler olmak üzere, katkı sunan herkesi kutlar, kitabın tüm öğrencilerimize yararlı olmasını dilerim.
1998’DEN 2008’E TÜRKİYE
 
Erinç YELDAN*
 
 
 Genç meslektaşlarımızın derlemiş olduğu elinizdeki kitap, Cumhuriyet dönemi Türkiye ekonomisinin kapsamlı bir analizini bizlere ulaştırıyor. Titizlikle hazırlanan bu doyurucu metni kıvançla elime aldım.  Söz konusu dönemde Türkiye ekonomisinin tüm önemli dönüşümlerinin altını çizen ve gerek makro ekonomik dengeleri, gerekse sektörel analizleriyle bizlere son derece değerli bir armağan sunan meslektaşlarımızı kutluyorum.

 Bilindiği gibi, Türkiye ekonomisi 1998’den bu yana, IMF ile imzalanan yakın izleme anlaşması dâhilinde, bizzat IMF tarafından yönlendirilmektedir.  IMF’nin denetim ve gözetiminde sürdürülmekte olan ve “serbestleştirme”, “kuralsızlaştırma”, “iyi yönetişim”, “enflasyon hedeflemesi”, “serbest (dalgalı) kur rejimi” gibi kavramlar ardına sığınmış olan mevcut iktisadi/sosyal/siyasi programın tek bir amacı bulunmaktadır: Uluslararası piyasalara yüksek faiz sunmak ve küresel finans sermayesini Türkiye’ye çekmek. 

 IMF, 1997 Asya Krizi’nden çıkardığı derslere de dayanarak, Türkiye ekonomisi üzerindeki denetimini bu tarihten sonra daha da derinleştirmek ve bunu daha kurumsal bir niteliğe kavuşturma ihtiyacı duymuştur.  Benzer şekilde yerli burjuvazi de, 1989 sonrasında, Türkiye’nin içinde bulunduğu dışa açık makroekonomik yapının rastgele (yaygın medyatik söylemi ile ‘popülist’) politikalar içinde biçimlendirilmesinden rahatsızlık duymuş ve uluslararası yeni işbölümünde Türkiye’nin ‘yeni yükselen piyasalar’ arasında yer almasını garantiye alacak dönüşümlerin bir an önce sonuçlandırılmasını açıkça (ve acilen) arzular hale gelmiştir.

 Dolayısıyla 1998 yılı, aynen 24 Ocak 1980 ya da Türkiye’nin sermaye hareketlerine tam serbestlik tanıdığı Ağustos 1989 tarihleri gibi, yakın iktisadi tarihimizde önemli bir dönemeçtir. 1998 yılında Türkiye artık IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve uluslararası finans ve derecelendirme kuruluşlarının denetim ve gözetiminde ekonomik ve siyasal kurumlarını neoliberal koşullandırmaların biçimlendirmesini kabullenmiş ve uluslararası işbölümünde kendisine biçilen yeni rolü üstlenmiştir. Bu rolün ana özellikleri şu şekilde özetlenebilir:

 
  • - Uluslararası ve yerli finans sermayesine sermaye hareketleri üzerine sınırsız serbestlik güvencesi sağlayarak, yüksek finansal getiri sunmak;
  •  
  • -İşgücü piyasalarını kuralsızlaştırma ve esnekleştirme yöntemiyle ucuz işgücü deposu haline dönüştürerek katma değeri düşük teknolojilerde uzmanlaşmak ve sanayiini uluslararası şirketlerin taşeronu olarak geliştirmek;
  •  
  • -Üretimde ithal girdi kullanma ve ithal mal tüketme eğiliminin kuvvetlenmesine izin vererek, finansmanı esas itibariyle spekülatif sermaye tarafından sağlanan bir ucuz ithalat cennetine dönüştürmek;
  •  
  • -Kamu hizmetlerini ticarileştirerek vatandaşları ‘müşteriye’, kamu hizmeti üreten kurumları ‘ticari işletmeye’ dönüştürmek; kamu iktisadi kuruluşlarını yerli ve uluslararası özel sermaye şirketlerine doğrudan yabancı sermayeyi cezp etmek uğruna yok pahasına satmak;
  •  
  • -Etkin ve demokratik yönetim, ‘iyi yönetişim’ söylemleriyle, aslında tüm toplumu ilgilendiren stratejik, ekonomik ve siyasi kararların alınmasını ve uygulanmasını demokratik denetim mekanizmalarının dışına çıkarırken, devletin neoliberal anlayışa uygun bir biçimde yeniden yapılandırılmasında toplumun desteğini sağlamaya çalışmak.
  •  
 Görüldüğü gibi bu uygulamalar Türkiye’nin ekonomik ve siyasal bağımsızlığına yönelik açık bir tehdit oluşturmakta ve emeği ile geçinen geniş halk kesimlerinin kazanılmış haklarını geriletmektedir. Özetle, 1998 sonrası IMF Yakın İzleme Anlaşması çerçevesinde izleyen süreçte yapılanlar, ülkemizin hedeflerini ve kaynaklarını kendisinin belirlediği bağımsız, görece eşitlikçi ve sosyal dayanışmacı bir kalkınma stratejisi uygulayabilmesinin önündeki en büyük engeldir.

 Elinizdeki kitap bu yaşamsal dönemeçte son derece önemli bir katkı sağlıyor. Emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür borçluyuz.


GİRİŞ VE İÇERİK:
 
NEDEN EKONOMİK TARİH?
 
“Türkiye’nin Ekonomi-Politiği: 1923-2007” adıyla ilk baskısını Orion Yayınları’ndan 2008’de çıkardığımız kitabımızın baskısının tükenmesi ve eksiklikleri hissedilen bölümlere paralel olarak mevcut yazıların güncellenmesi ihtiyacının ortaya çıkması ile elinizdeki bu kitabın hikayesi de başlamış oldu. Kitabın adı, başka pek çok nedenle değişti ve yeni on bölümün ilave edilmesiyle bambaşka bir kitaba dönüştü. Bu çerçevede eserimizin yeni adı, Barış GEZERKAYA’nın da yerinde önerisiyle “Osmanlı’dan İkibinli Yıllara Türkiye’nin Ekonomik Tarihi” biçimine dönüştü. Bu nedenle elinizdeki kitabı, yeni adıyla birlikte yeni bir kitap olarak okuyucuların takdirine sunmak istedik.

 Bu kitap, Osmanlı Devleti döneminden itibaren, bir zamanlar yaşadığımız ve halen içinde yaşamaya devam ettiğimiz topraklarda gelişen ekonomi-politik düzene yönelik bir açıklama girişimidir. Temel vurgumuz “toplum-siyaset-ekonomi ilişkilerinde sürekliliğin esas olduğu ve Cumhuriyetin ekonomik gelişmelerinin, tarihsel geçmişten bağımsız anlaşılamayacağı” yönündedir. Bu bağlamda Osmanlı ekonomisi, siyasi-yönetsel mirasıyla birlikte Cumhuriyetin ekonomi-politiğinin genel çerçevesini de oluşturmuştur diyebiliriz.

  Kuşkusuz yeni dönem, kendine özgü bir paradigmayı, yeni sistem/politika arayışlarını ve kendine özgü koşulları bünyesinde barındırmaktadır. Nitekim, dönemin hemen başında toplanan İzmir İktisat Kongresi, yeni arayışların başladığının ön habercisi niteliğindedir. Bu eksende genel bir tasnifle, Cumhuriyet döneminin ekonomik panoramasını şu özet kronoloji çerçevesinde ana hatlarıyla ele almak mümkündür;

 
  1.  Cumhuriyet döneminin başından Büyük Bunalım yıllarına kadar devam eden ve milli burjuvazi oluşturma çabalarına ağırlık verildiği özel girişim eksenli birinci dönem,
  2.  
  3.  Büyük Bunalım’ın, Sovyet planlarının ve içe kapanmacı politikaların şekillendirdiği devletçi sanayi planları dönemi,
  4.  
  5.  Sanayi planlarına zorunlu olarak ara verilen ve savaşa girmemiş olmasına rağmen ciddi sosyal ve ekonomik bedeller ödemek durumunda kalınan II. Dünya Savaşı dönemi,
  6.  
  7.  Savaş sonrasında yeni politika arayışlarının başladığı ve savaşın maliyetlerinin sanayi planları ve devletçilikte arandığı, 1960 askeri darbesine değin devam eden farklı ekonomi politikası denemeleri dönemi,
  8.  
  9.  27 Mayıs askeri darbesinin gölgesinde, bürokratik devletçiliğin kurumsallaşmış ve daha kapsamlı bir şekilde dönüş yaparak içe kapanmacılığın yeniden yaşanmış olduğu 1960–1980 dönemi,
  10.  
  11.  24 Ocak 1980’de başlama vuruşu yapılan liberal ekonomik düzene, küreselleşme rüzgârları arasında savrularak girildiği ve halen yaşamaya devam ettiğimiz son dönem.
  12.  
 Türkiye Ekonomisi’nin genel ekonomik serüvenini ve tarihsel dönüşüm evrelerinde yaşanan gelişmeleri sınıflandırırken kuşkusuz başka ara dönemlere de yer verilebilir. Kaba ve genel bir çerçeve çizerek oluşturulan bu dönemlerin ve ara gelişmelerin neler olduğu konusunda fazla ayrıntıya girmeden, hem tarihsel gelişim süreci hem de ekonomik sektörler bağlamında hazırlanan kitabın bölümlerine bırakmak yerinde olur.

 Bu eksende, “Osmanlı’dan İkibinli Yıllara Türkiye’nin Ekonomik Tarihi” çalışması iki ana kısım halinde tasarlandı. “Tarihsel Analizler” olarak adlandırdığımız ilk kısımda Osmanlı Devleti’nden başlayarak günümüz Türkiye’sine kadar politik iktisat açısından yaşanan tarihsel gelişimi inceleyen sekiz bölüm bulunmaktadır. “Sektörel Analizler” adını taşıyan ikinci ana kısım ise on bölümden oluşmaktadır. Osmanlı’dan günümüze kadar, ekonominin neredeyse tüm sektörlerine ilişkin yapılan değerlendirmeler ve analizler bu kısımdaki inceleme yazılarını oluşturmaktadır. Bu iki temel ayırımın kavşak noktalarını analiz eden çalışmaların içeriği şöyledir:
 
BİRİNCİ KISIM: TARİHSEL ANALİZLER

 Tarihsel Analizler kısmındaki birinci bölümü, Osmanlı iktisadi ve yönetim felsefesi üzerine yayımlanmış kitap ve makaleleri ile tanınan Şükrü NİŞANCI ve Adem ÇAYLAK hazırladılar. “Osmanlı’nın Klasik İktisat Düşüncesi ve İktisat Yapısı” adlı ilk yazıda Osmanlı ekonomisi ve kurumları ile ilgili özgün çalışmalara sahip araştırmacıların eserlerinden yararlanılarak orijinal saptamalarda bulunulmaktadır. Bu yazının en ilginç yanı, bu geniş fotoğrafın sosyolojik, psikolojik, kültürel ve yönetsel anlayış bakımından anlaşılmaya çalışılmasıdır. Osmanlı ekonomisi ve kurumları incelenirken çoğu kez içine düşülen yanılgılara benzer bir durum burada tekrarlanmamıştır. Yani modern çağların modern olanaklarına sahip olup zihniyette çok hızlı ve köklü bir devrimin yaşanmış olduğu dönemin çocukları olarak tarihe bakarken empati yapmama yanılgısına düşülmemiştir.

  Yine aynı iki yazar tarafından kaleme alınan ikinci bölüm Osmanlı Ekonomisi: XIX. Yüzyıldan Cumhuriyete Kadar” başlığını taşımakta ve Osmanlı’nın son yüzyılından Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen zaman diliminde yaşanan tarımsal gelişmeler, sanayileşme çabaları ve dış ticaretin genel trendleri üzerinde durmaktadır. Bu yazı vesilesiyle, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kalan mirasın da kaba içeriğine vakıf oluyoruz.

 Adem Çaylak’ın tek başına kaleme aldığı “Osmanlı Politik-İktisadi Düzeneğinin Anlaşılmasına İlişkin Yaklaşımlar” başlıklıüçüncü bölümde, Osmanlı iktisat sistemine ilişkin olarak geliştirilmiş teorik yaklaşımlar olan Doğu despotizmi, Asya tipi üretim tarzı, feodalizm, patrimonyalizm/ prebendalizm (arpalık sistemi) ve dünya-sistem yaklaşımları eleştirel bir gözle ele alınmaya çalışılmıştır. Bu alanla ilgili başka çalışmaları da bulunan yazar, bu bölümde önemli bir tespit olarak Osmanlı ekonomik sisteminin, aynı dönemdeki diğer sistemlerden farklı olarak “sui generis” (kendine özgü) bir özelliğe sahip olduğunu vurgulamaktadır.

 Dördüncü bölüm, “Türkiye'de Ulusal Ekonominin İnşası: 1923–1945 Dönemi” başlığına sahiptir. Bu çalışma, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, savaş sonrası koşullar altındaki ekonomik kalkınma dinamikleri ve iktisat politikası arayışları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Adem ÜZÜMCÜ’nün yapmış olduğu bu çalışma; 1923–1945 dönemini 1923–1929 liberal dönem, 1930–1938 devletçi sanayileşme dönemi ve 1939–1945 yılları arasında dünyayı etkileyen savaş yılları olmak üzere üç temel eksende incelemiştir. Yazar bu dönemi, ekonomideki genel-nicel gelişmeler çerçevesinde inceleyerek Cumhuriyetin ilk döneminde ulusal ekonominin yeniden inşasına yönelik çabaları değerlendirmektedir.

 Mehmet DİKKAYA ve Deniz ÖZYAKIŞIR’ın birlikte hazırladığı beşinci bölüm, “Türkiye Ekonomisi’nde Yeni Arayışlar: 1946–1960 Dönemi” adını taşımakta ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan yeni dünya sisteminin gereklerine uygun yeni iktisat politikası uygulamalarını incelemektedir. Türkiye’nin açık bir şekilde Batı-ABD eksenli dünya ekonomik sistemine entegre olma çabalarının ve Türkiye’de 1950’de yaşanan iktidar değişiminin yansımalarının incelendiği bu çalışma, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD öncülüğünde ortaya çıkan yeni düzene eklemlenme çabalarını ve karşılaştığı handikapları ele almaktadır.

 Türkiye’nin 1960’lardan itibaren daha kapsamlı olarak uygulamaya başladığı planlı kalkınma dönemlerinin incelendiği süreç, “Kamu Müdahaleciliğinin Yeni Evresi ve Planlı Ekonomi: 1960–1980 Dönemi” başlığı altında, Adnan ERDAL ve Önder DİLEK tarafından altıncı bölüm olarak hazırlanmıştır. Bu yazıda, 24 Ocak 1980 kararlarına kadar devam eden ithal ikameci kalkınma planları bağlamında Türkiye ekonomisinin yeni evresi mercek altına yatırılmıştır. “Sabahın köründe kapıyı çalanın sütçü olmadığı, Türkiye’de siyaset erbabı tarafından acı bir sekilde öğrenildiğinde takvimler 27 Mayıs 1960 tarihini gösteriyordu” cümlesi ile başlayan bu bölüm yazısı, askeri bürokrasinin şekillendirdiği bir ekonomik sistemin nasıl oluşturulduğu ve nasıl sonlandığını dramatik olarak analiz etmektedir.

 Yine Mehmet DİKKAYA ve Deniz ÖZYAKIŞIR tarafından kaleme alınan yedinci bölümde, Türkiye’nin ekonomi politiği açısından tarihsel gelişim evresinin sonuncusu olan, 24 Ocak Kararları’ndan Ak Parti Dönemi’nin başladığı 2002 yılına kadar geçen dönem, “Türkiye Ekonomisinde Radikal Dönüşüm: 1980–2002 Dönemi” başlığı ile incelenmiştir. Dışa açık ekonominin temellerinin atıldığı bu dönem, Turgut Özal’dan Ak Parti iktidarına kadar uzanan geniş bir yelpazede pek çok politikacı, iktisadi olay ve uluslar arası ekonomik değişim sürecini içine alması bakımından önemlidir. Yazarlar bu gerçeklikten hareketle zorlu ve bir o kadar da ilginç dönemin ekonomi-politiğini yapmaya çalışmaktadır. Türkiye ekonomisinin en kritik zaman aralığını ele alırken yazarlar, 1980-1983 dönemi, 1984-1991 dönemi ve 1992-2002 dönemi olmak üzere üç tarihsel ayrım yaparak analizlerini derinleştirmiştir. Bunlardan ilki askeri yönetimin şekillendirdiği dönemi, ikincisi Turgut Özal öncülüğünde oluşan Anavatan Partisi (ANAP) dönemini ve son olarak da koalisyon hükümetleri ile şekillenmiş, içinde pek çok istikrarsızlık ve kriz barındıran dönemi oluşturmaktadır.

 Tarihsel analizlerin son bölümünü, yani sekizinci bölümü, Erşan SEVER ve Mehmet  DİKKAYA’nın birlikte hazırladıkları “Ak Parti Döneminde Türkiye Ekonomisi: 2002’den Günümüze” başlıklı yazı oluşturmaktadır. Bu bölüm, 3 Kasım 2002 seçimleri ile başlayan ve halen devam eden, siyasi ve ekonomik istikrarın Ak Parti etrafında şekillenmiş olduğu dönemin ekonomi-politiğini analiz etmektedir. Genç kuşakta, orta yaş guruplarında veya ihtiyar delikanlı kategorilerinde bulunan tüm okuyucuların hafızalarında halen tazeliğini korumakta olan bu dönemi değerlendirmek kuşkusuz çok riskli bir çalışmaya da imza atmak demektir. Buna rağmen bu iki yazar, objektif bir gözle Ak Parti Dönemi’nin getirmiş olduğu avantaj ve dezavantajları önceki dönemlerle karşılaştırma yaparak başarılı bir şekilde değerlendirmiş görünmektedir. Kuşkusuz, bu konuda takdirin değerli okuyuculara ait olduğu gerçeğinin bilincinde olan yazarların bu denemelerinde, henüz devam etmekte olan bir zaman dilimiyle ilişkili olduğu için olgunlaşma aşaması devam etmektedir.
 
İKİNCİ KISIM: SEKTÖREL ANALİZLER

 Kitabın ikinci kısmı, Türkiye’nin ekonomi-politik gelişim süreci ve problemlerini sektörel düzlemde ele alan on bölüm yazısından oluşmaktadır. Sektörel inceleme alanları çok geniş bir perspektiften ele alınabilecek olmasına rağmen kitapta bu alanlar; büyüme ve kalkınma dinamikleri, sanayideki gelişmeler, tarımsal dinamikler, hizmetler sektörünün gelişimi, dış ticaretin evrimi, finansal sistemin gelişimi, kamu maliyesinin temel dinamikleri, para politikalarının evrimi, istihdamın sorunları ve ekonomik krizler gibi örneklem alanlarıyla sınırlandırılmıştır.

 Bu bağlamda, ikinci kısımdaki ilk çalışma olan dokuzuncu bölüm, Adem ÜZÜMCÜ tarafından, “Türkiye Ekonomisinde Büyüme ve Kalkınma Dinamikleri” başlıkla incelenmiştir. Bu analiz, ekonomi-politik sorunların hemen başında gelen büyüme ve kalkınma dinamiklerini Türkiye ekonomisi açısından masaya yatırma girişimlerinden birisidir. İktisat politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan büyüme-kalkınma sorunsalı, Türkiye özelinde sürekli bir tartışma konusu olmakta ve bu çalışma büyüme-kalkınma, sanayileşme ve sermaye birikimi tartışmalarına yönelik farklı bakış açılarını analitik bir düzlemde yansıtmaktadır. Türkiye’nin büyüme-kalkınma serüvenine yönelik kapsamlı ve değerli bir açıklama çabasıdır.

 Fatma Pınar EŞSİZ ve Mehmet Gökhan ÖZDEMİR’in birlikte kaleme aldıkları “Türkiye’de Sanayi Sektörü ve Sanayileşme Politikaları” onuncu bölüm olarak kitaptaki yerini almıştır. Bu bölümde Türkiye’nin kalkınması açısından büyük önem taşıyan sanayi sektörü ve sanayileşme politikalarına yer verilmektedir.
Adem ÜZÜMCÜ tarafından kaleme alınan “Türkiye’de Tarım Sektörünün Gelişimi” adlı on birinci bölüm, Türkiye’de tarım sektörünü; tarımsal nüfus, istihdam, tarımsal yapı ve üretimin kompozisyonu açılarından incelemekte; tarımın ekonomi ve dış ticaret açısından önemini analiz etmektedir.
Türkiye’de Hizmetler Sektörünün Gelişimi” adlı on ikinci bölüm, Dilek Çetin DURUDUYGU ve Ali BORA tarafından kaleme alınmıştır. Bu bölüm, turizmden taşımacılığa, oradan da finansal sisteme kadar uzanan geniş bir yelpazede ortaya çıkan hizmetler sektörü açısından Türkiye ekonomisinin küçük bir fotoğrafını çekmeye ve tarihsel gelişimini analiz etmeye çalışmaktadır.

 Adem ÜZÜMCÜ tarafından kaleme alınan “1923’den Günümüze Türkiye’nin Dış Ticaretinin Evrimi” başlıklı on üçüncü bölüm, Türkiye ekonomisinin sektörel analizler kısmının önemli tamamlayıcılarındandır. Bu bölümde, Türkiye’nin dış ticaretindeki tarihsel ve niceliksel gelişmelerin yanında, dış ticaret politikaları ve dış ticarette yapısal değişimler incelenmektedir.

On dördüncü bölüm yazısı, finansal sistemi merkez almakta ve “Türkiye’de Finansal Sistemin Yapısı ve Tarihsel Gelişimi: Cumhuriyetten Günümüze” başlığını taşımaktadır. Adam Smith’in bakış açısıyla, iktisadi sistemin iyi işleyişini sağlamak açısından “büyük bir çark” rolünü ifa eden finansal sistemin Türkiye’deki tarihsel gelişimini, yapısal özelliklerini ve sorunlarını inceleyen çalışma Salih ÖZTÜRK ve Deniz ÖZYAKIŞIR tarafından kaleme alınmıştır.

 Sinan SARISOY tarafından “1923’den Günümüze Türkiye’de Kamu Maliyesinin Dinamikleri” adı altında hazırlanmış olan on beşinci bölüm, Türkiye’de mali sistemin serencamını masaya yatıran bir çalışmadır. Bu çalışma ile Türkiye’nin kamu maliyesinde 1923’ten beri meydana gelen gelişmeler ve kamu gelirleri ile harcamaları ilişkisinin nasıl şekillendiği başarılı bir şekilde mercek altına alınmaktadır.

 Sara ONUR’un hazırladığı “Türkiye’de Para Politikalarının Evrimi” başlıklı on altıncı bölüm, tarihsel dönemler itibarıyla Türkiye ekonomisinde para politikalarının gelişim seyrini incelemektedir. Bu bölümde, özellikle Türkiye’de 1980 sonrası para ve sermaye piyasalarının gelişimine bağlı olarak uygulanan para politikalarındaki değişim trendi analiz edilmektedir.

 Gürol ÖZCÜRE’nin emek piyasalarına yönelik yaptığı çözümlemeler on yedinci bölümü oluşturmaktadır. “Türkiye’de İşgücü Piyasası, İstihdam Yapısı ve Sorunları” başlıklı bu bölümde istihdam ve istihdam sorunlarının çözümlenmesine yönelik politikaların etkinliği vurgulanmakta, özellikle Ak Parti döneminde ortaya çıkan “istihdam yaratmayan büyüme” olgusunun arka planı analiz edilmeye çalışılmaktadır.

 Sektörel analizler kısmının son bölümünü oluşturan on sekizinci bölüm ise, Mehmet Behzat EKİNCİ tarafından hazırlanmış olup “Cumhuriyetten Günümüze İç-Dış Krizler ve Türkiye Ekonomisine Yansımaları” başlığını taşımaktadır. Bu çalışma, yazarın Türkiye ekonomisine yönelik yaptığı diğer sektörel nitelikteki çalışmalarının bir sonucudur. Yazarın, özellikle iç ve dış krizleri dönemsel olarak değerlendiren ve sektörel açıdan Türkiye ekonomisinin genel bir fotoğrafını görmeye imkân veren açısı, bu bağlamda hayli değerlidir.
 
BU KİTAPTA FARKLI OLAN NEDİR?

 Elinizdeki kitap, benzerlerinden farklı olarak, ele alınmış olan her dönemin ve konunun anlaşılıp anlaşılmadığını test eden çalışma sorularını sunması ve bu yönüyle kitabı inceleme imkanı bulan lisans öğrencilerine mesleki sınavlara hazırlık bağlamında faydalı olması bir yana, akademik anlamda titizlikle üzerinde durulmuş bilimsel analizler içermesi ekseninde ortalama meraklı bir okuyucu için de Türkiye’nin ekonomik tarihini mercek altına alma açısından yol göstericidir. Her bölüm yazarının, izleyen dipnota eklenmiş e-posta adresi ile sunulmuş olması,  okuyucu-yazar etkileşimini ve karşılıklı öğrenme sürecini sağlama amacına yöneliktir.

 Özellikle kitabın ilerleyen baskılarında, mevcut baskıdaki hataların ortadan kaldırılması için okuyucu-yazar etkileşiminin ve iletişiminde sağlam köprülerin kurulması hayli önemlidir. Okuyucuların, başta editörler olmak üzere tüm yazarlara, bölüm yazıları ile ilgili sorular, katkılar ve yorumlar sunması bu anlamda işlevselliğe ve interaktif bir yazar-okuyucu ilişkisinin ortaya çıkmasına hizmet edecektir.

 “Osmanlı’dan İkibinli Yıllara Türkiye’nin Ekonomik Tarihi” adlı bu kitabın, akademik dünyaya önemli bir katkı sağlaması ve Türkiye’nin ekonomi-politiği ile ilgilenen üniversite öğrencileri ve meraklı okuyucular için yararlı olması tek temennimizdir.

 Bu baskı için, her zamanki gibi büyük bir nezaket örneği göstererek ve kısa bir metinle okuyucuların ufkunu açacağına inandığımız bir önsöz yazısı gönderme lütfunda bulunan Prof. Dr. Mehmet ALTAN’a ve önceki edisyon için kısa değerlendirme yazısı göndererek Türkiye ekonomisinin ikibinli yıllardaki temel karakteristiğini usta kalemiyle özetleyen Prof. Dr. Erinç YELDAN’a sonsuz minnettarlığımızı sunmak istiyoruz.

 Son olarak, önemle altını çizmek isteriz ki; kitapta yer alan bölüm yazılarıyla ilgili tüm akademik ve hukuki/yasal sorumluluk, tamamen yazarlarına aittir. Onun dışındaki her türlü teknik ve editöryal sorumluluğu, kitabın editörleri üstlenmektedir.

 Bu kitabın, akademik yaşama, iktisat/politika yazınına ve Türkiye’nin Ekonomik Tarihi’ne meraklı okuyuculara katkı sağlaması dileğiyle. Murat Belge’nin de belirttiği gibi:*
“Türkiye’de tarih önemlidir. Yalnız “tarih” olarak değil, bundan önce gelecekle ilişkisinden ötürü önemlidir. Geçmişte, gerçekte ne olduğunun öğrenilmesi, bugünümüzü daha doğru anlamamızı sağlayacak, ama böylece, yarını nasıl düşünebileceğimize, sandık odamızda bize sorulmadan biriken bu mirasın içinden neyi isteyip neyi istemeyeceğimize daha sağlıklı bir temel üzerinde karar verebilmemizi sağlayacaktır.”

 
     
 
  • Genel Özellikler
  • Baskı Tarihi
  • Eylül 2015
  • Baskı Sayısı
  • 2. Baskı
  • Yayınevi
  • Savaş Yayınevi
  • Yazar
  • Mehmet Dikkaya, Adem Üzümcü, Deniz Özyakışır
  • Sayfa Sayısı
  • 594
  • Ebat
  • 16x24
  • Cilt
  • AMERİKAN CİLT
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786055343712
MarkaSavaş Ders Kitapları
Stok DurumuTÜKENDİ
9786055343712

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.